EVLİLİKTE İSTİŞAREİnsanların tek başlarına hayatlarını devam ettirmelerinin oldukça zor olduğu muhakkaktır. Beraberce yaşama, ancak birlikte iş yapmayla, paylaşmayla olur. Aynı yuvayı paylaşan eşler yardımlaşmaya en fazla muhtaç olanlardır. Bir evin işleri, eşlerin beraberce taşın altına ellerini koymalarıyla kolaylaşır, hayat böylece çekilir hale gelir, zorluklar aşılır. İşte bütün zorlukların altından kalkmanın, hayatı kolay hale getirmenin, yuvayı mutlu kılmanın temelinde istişare denilen mekanizma yatmaktadır.
İnsanoğlunun içine düştüğü pek çok hata, yapacağı bir işi kendi başına yürütmeye kalkmasından dolayı meydana gelmektedir. Bir işin çözümünde birçok fikir bir araya gelirse, mükemmel veya tek kişinin kafasından çıkan fikirlere nispeten daha doğru bir çözüm elde edilebilir.
Kişi ne kadar akıllı, zeki ve tecrübeli olursa olsun, Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerim’de işaret ettiği ve faillerini övdüğü müşavere esasına uygun hareket etmedikçe, faydalı sonuçlara ulaşması ve problemlerini güzel bir şekilde çözümlemesi pek mümkün değildir. Zira Rasulullah (s.a.v) akıl ve zeka yönüyle insanların en mükemmeli iken, Allah Teala ona bile istişare etmeyi emretmiştir.
İSTİŞARE EŞİMİZE VERDİĞİMİZ DEĞERİ GÖSTERİRAllah katında aile reisinin değeri, eşine verdiği değerle ölçülür. Erkeğin eşine değer verdiğinin bir ölçüsü de onunla istişare etmesidir. Ancak günümüzde bazı zihinlerde, erkeğin hanımıyla istişare yapması yanlış telakki edilmiş ve hatta bununla ilgili, “Kadına danış ama tersini yap… Kadın ne derse sen onun aksine git” türünden batıl deyimler bile uydurulmuştur.
Eşlerin konumu ne olursa olsun, bir eş, kadın veya erkek fark etmez, evinde eştir. İşi ve makamı, evdeki bu fonksiyonuna hiçbir engel teşkil etmez, etmemelidir. “Şu konumdayım! İş yerindeki veya toplum içindeki mevki ve makamım şöyledir” diyerek aile içindeki istişareyi terk etmemeli, eşler yekdiğerini bu hususta küçük ve görüşlerini değersiz görmemelidir.
İnsan duyguları, düşünceleri, hisleri, belli konularda görüşleri olan ve bunların dikkate alınmasını, bunlara önem verilmesini isteyen bir varlıktır. Hayatı beraberce paylaşan, sıkıntıları beraberce göğüsleyen, uzun bir zaman dilimini beraberce geçirmek durumunda olan eşler için ise bu durum, daha bir önem arz etmektedir. Dolayısıyla bir hayatı beraberce geçiren eşlerin, her zaman birbirlerinin fikirlerine müracaat etmeleri, onları dikkate almaları ve onlardan faydalanmaları kaçınılmazdır.
EŞLE İSTİŞARE ETMEK SÜNNETTİRAllah Rasulü (s.a.v), hanımlarıyla oturup konuşmuş, hatta bir arkadaş gibi onlarla bazı meselelerin müzakeresini bile yapmıştır. Aslında Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) onların düşünce ve fikirlerine ihtiyacı yoktu; çünkü o, vahiy ile müeyyetti. Ancak hanımları vasıtasıyla ümmetine bu işin yani istişarenin, konuşup dertleşmenin, fikirleri paylaşmanın önemini ümmetine öğretmek istiyordu.
Bakınız, Rasulullah (s.a.v) ilk defa Cebrail (a.s) ile karşılaşınca, biricik eşi Hz. Hatice Validemiz’e (r.anha) varmış ve başından geçenleri onunla paylaşmıştı. Feraset sahibi Hz. Hatice de (r.anha), “Korkma, Allah seni asla mahcup etmez. Zira sen akraba hukukunu gözetir, muhtaçlara yardım, fakirlere iyilik, misafirlere de ikram edersin...” diyerek Efendimiz’i (s.a.v) teselli etmiş ve yatıştırıcı sözler söylemiştir. (Buhârî)
Bir başka örek ise şöyledir: Hicretin altıncı yılında, müslümanlar, başlarında Resûlullah (s.a.v) olduğu halde, umre yapmak niyetiyle Mekke’ye doğru yola çıkmışlardı. Ancak Mekkeli müşrikler, ziyarete müsaade etmemişlerdi. Ve Hudeybiye’de bir anlaşma yapılmıştı. Anlaşma imzalandıktan sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.v) sahabilerine, “Kalkın, kurbanlarınızı kesin, ihramdan çıkın, başlarınızı tıraş edin” emrini vermişti. Ne var ki Kabe’yi tavaf için gelmiş bulunan sahabiler, tıraş olmayı ve kurban kesmeyi istememişlerdi.
Rasulullah (s.a.v) emri üç kere tekrarladı. Fakat sahabiler kalkıp tıraş olmadılar ve kurban kesmediler. Nebi (s.a.v) son derece öfkeli bir halde, çadırına, Ümmü Seleme validemizin (r.a) yanına geldi. Ümmü Seleme (r.a) “Neyin var ya Rasulullah?” diye sordu. Nebi (s.a.v) “Hayret ey Ümmü Seleme! Ben insanlara ısrarla, ‘Kurbanlarınızı kesin, tıraş olun, ihramdan çıkın’ dedim; hiç kimse bu çağrıma cevap vermedi.
Emrimi işittikleri halde sadece yüzüme baktılar” buyurdu. Hz. Ümmü Seleme (r.a) “Ya Rasulullah! Bu işi yapmak istiyor musun? O halde şimdi dışarı çık, sonra kurbanlık develerini kesinceye ve berberini çağırıp o seni tıraş edinceye kadar sahabilerinden hiçbirisine bir kelime bile söyleme. Çünkü sen kurbanını kesecek ve tıraş olacak olursan, halk da öyle yapar” dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v), dışarı çıktı. Hiç kimseye bir şey söylemeden, ihramını sağ koltuğu altından çıkarıp sol omzuna attı. Kurbanlık devesini kesti. Sonra tıraş oldu. Bunu gören sahabiler de derhal kurbanlık develerini kesmeye ve başlarını tıraş ettirmeye başladılar.
Konu Adresi: http://www.dervisler.net/aile-bir-kulluk-mektebidir-t18147.0.html;prev_next=prev