Aşkın öyle bir harareti vardır ki; kendinden başka içine düşen her şeyi yakar bitirir. Mesela; bir yerde çok kuvvetli bir ateş olsa, o ateşin içine ne atsan hepsini yakar. Ağaç, kumaş, kağıt, cam, maden ne olursa olsun hepsini eritir, kendine döndürür, kendi gibi ısı vermeye başlar.
İşte aşk, kendinden başka hiçbir şey bırakmaz. Yani, Hz. Allah(cc)ın sevgisi bir gönülde varsa, ikinci bir sevgi oraya giremez, Aşkullah onu yakar bitirir. Zaten kalpte iki sevgi olmaz. Hz. Allah(cc) kalpteki sevgiye ortak kabul etmez. Bu kalbe ne dünya, ne de âhiret nimetlerinin hiç birisi sokulamaz.
Aşk, sevgiyle başlar; ama insan kendi cüzî iradesiyle sevgiye talip olur. Sevgi kapısından herkes girebilir. Aşk kapısından ise herkes giremeyip, sadece Cenâb-ı Hakkın içeri aldıkları girebilir. Aşk kapısından içeri giren, Cenâb-ı Hakktan başka bir şey düşünemez. Herhangi bir mecliste, herhangi bir yerde Allah(cc)tan bahsedilmeyince orası o kişiye en büyük işkence mahalli ve zindan olur. Oradan bir an önce kurtulmak ister.
Cenâb-ı Hakkın bu aşk nimetinden verdiği kimseler uzakta dahi olsalar birbirlerini deli gibi severler. Karşılaştıkları zaman hiç konuşmasalar bile, göz göze gelmeleri kâfidir. Çünkü Cenâb-ı Hakk onların gönüllerine nazarlarıyla tecelli eder. Her an birbirlerine kavuşmak isterler.

Allah (cc) razı olsun..