Allah (c.c) râzı olsun...
Bu kapıda 20 sene de olsa, 30 sene de yaşamış olsa, tasavvufu henüz anlamamış, bu kapının edebini, usulünü halen idrak edememiş kimseden edep de bekleyemezsiniz, usulüne göre hareket ve söz söylemesini de bekleyemezsiniz...
Bu kapıda tövbe edip ben kabul ettim... diyen herkesin anında edep ve usul sahibi olması beklenebilseydi, işte o zaman bu tür yaşanan hallerin meşru olamayacağından bahsedilebilirdi...
Ben tasavvuf erbabıyım, mürşidim benim bu şahıstır diyen bir çok sözüm ona tasavvuf erbablarının aslında bulundukları kapının edebini, bağlı oldukları mürşidlerinin büyüklüğünü bilemeden iddalarda bulundukları da bilinmekte ve de görülmektedir...
Bir, ilk zamanlar bulunduğunuz şartlar altındaki aldığınız ilk tövbenizdeki halinizi göz önünde bulundurun, bir de şimdiki o kadar tasarruf ve idrakin arkasından şu anki halinizi görün...
Her ikisinin de arasında dağlar vardır...
Hala da herkes arasında dağlar kadar fark vardır...
İlk tövbe tarikat aldığınızdaki hal ve edepleriniz çok kötü olmayan bir hal üzerinde olabilir, fakat herkes de sizler gibi müsait şartlar altında bu kapıya giriş yapmamış da olabilir...
Bizim demek istediğimiz de budur...
Kimileri bu kapıdan ilk girişte daha önceden bulunduğu güzel hal ile girebilir, kimisi de her türlü kötülükten artık bezmiş ve doğruyu aramaya çalışarak girebilir...
Ve biliyoruz ki "bir çoğumuz" ikinci olan hallerle bu kapıdan içeriye giriş yaptık !!!
Kurtuluşu arayanların çoğu, "genelde" kendilerinin kurtulma ümidini kalplerinde ve yaşantılarında kaybetmiş olanlardır...
Bir büyüğümüz demişti ki, bu kapıda gördüğün kötü haller, aslında senin kendinde olan hallerdir...
Bu kapıya bağlı olanlarda gördüğün edepsizlikler, aslında sende var olan edepsizliklerdir...
Kendimiz dört-dörtlük değil isek, en azından başkalarından bunu beklemeye hakkımız yoktur...
Sarf ettiğim sözlerde hiç kimseye karşı da bir itham bulunmamaktadır...
Hepimizin nefslerinedir...
En son Menzil de çay ocağında bulunanlara çay hizmeti yapıyordum. Oradakilerden biri bana seslendi:
- Şşşş...! getir lan çay getir buraya...dedi.
Ben de:
-Buyur kardeş afiyet-şifa olsun dedim...
Halbuki bu kapıdan önce ya da ilk zamanlarımda bana bu şekilde bir hitaba denk gelseydim, eminim ki o tepsiyi o şahsın kafasında parçalardım ve elimden de onu çok zor alırlardı...
Anlatmaya çalıştığım budur...
İnsanlara biraz zaman verelim, neyin ne olduğunu az da olsa anlayıp görebilmeleri için...
En azından Sâdatların kişiler üzerlerinde biraz terbiye ve tasarruf da bulunmalarını bekleyelim...
Olmadı hep beraber döveriz, ilk önce de ben başlarım...