Selamunaleyküm Canlar ;
Bize mollamiz her hafta ayri bir sohbet yollar.Şu siralar yollamiyor nedendir bilemiyorum.Geçen gün kendisi ile görüştüm.Hocam; Bize gönderdiğiniz sohbetleri sofiler ile nette paylaşabilirmiyim diye müsade istedim.Tabii dedi olur.18 tane kadar gönderdiği sohbeti var.Ara ara paylaşalim , beraber istifade ederiz inşaallah. Mollamiza Dua buyrun insaallah.Rabbim razi olsun..
Elhamdulillahi Rabbil âlemîn.
Vesselâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.
ZİKİR
Allahu Tealâ'yı zikretmenin farz olduğunu biliyoruz. Kur’an ve Sünnet’te zikir emredilmiş, ancak farz olan zikrin şekil, miktar ve zamanı belirtilmemiştir. Bununla birlikte her müminden Allah’u Tealâ’yı çokça zikretmesi istenmiştir. Acaba ne zaman, ne şekilde ne kadar zikir yaparsak bu farzı yerine getirmiş oluruz?
Bizden istenen zikir, tıpkı namaz, oruç, hac gibi müstakil bir ameldir. Elbette namaz ve Kur’an okumak başta olmak üzere bütün ibadetler bir çeşit zikirdir. Ancak, Yüce Rabbimiz bunlardan ayrı olarak kendisini zikretmemizi de emretmektedir.
Bu durumu şu ayetlerden anlayabiliriz:
“ Namazı bitirince, ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken Allah’ı zikredin. ” (Nisa/103)
“ Hac ibadetlerinizi bitirdiğinizde Allah’ı zikredin. ” (Bakara/200)
“ Düşmanla karşılaştığınız vakit sabredin ve Allah'ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz. ” (Enfal/45)
Önce şunu belirtelim ki Allah’u Tealâ’yı zikretmenin pek çok sebebi ve şekilleri vardır. Bütün kainat ve içinde meydana gelen olaylar, Kur’an’da düşünen ve ibret alanlar için bir zikir sebebi olarak gösterilmiştir. Ayet-i kerimede, bunca varlığın ve olayların içinde olup, onların iç yüzünü biraz düşünen gerçek akıl sahiplerinin, yürürken, otururken ve yanlan üzerinde uzanıp yatarken devamlı Yüce Allah’ı zikrettikleri belirtilmiştir. (Âl-i İmran/190-191)
Görülüyor ki zikirde birinci ve en önemli adım kalbin uyanmasıdır. Allah2u Tealâ’yı çokça zikretmek isteyenlere Rasulullah s.a.v. Efendimiz en güzel örnek gösterilmiştir (Ahzap/21). O bütün vakitlerini bir çeşit zikir içinde geçiriyordu. Bir insan hayatının bütünüyle nasıl zikre çevrileceğini Efendimiz A.S. ve O’na tabi olanlar bizzat ispat etmişlerdir. Bu konuda örnek ve tecrübe çoktur. Zikirden geri kalmanın gafletten başka sebebi yoktur.
Müminlerden istenen, devamlı zikir içinde olmalarıdır. Bu hal, zikre devam edilerek zaman içinde elde edilebilir. Arifler, “zikir kalpte iyice yerleşirse nefes alıp vermek gibi tabii hale gelir. O zaman insan istese de zikirden uzak kalamaz” demişlerdir. Bu hale ulaşan insan yerken, içerken, gezerken, çalışırken, konuşurken, yatarken, kalkarken kalbiyle devamlı Allah’u Tealâ’yı zikreder. Bu, başı ağrıyan bir kimsenin durumu gibidir. Başı ağrıyan insan hangi işle meşgul olsa başının ağrısını hisseder, aynı zamanda işine de devam eder. Zikrin kalbe yerleşmesi de böyledir. Allah’u Tealâ bu hale ulaşan kalplerin ticaret ve alışveriş yaparken dahi zikirden kopmayacağını belirtmiştir. (Nur/37)
Abdülhakim Hüseyni ks. hz.leride bu hususta şöyle buyurmuştur: ‘’ Kalp, Allah’ın zikrini yaptığı zaman, bütün vücut da onunla zikir yapar, kalp ölmüşse vücut ölüdür. ‘’
Zikrin bu derece bütün vücuda yayılmasına arifler zatî zikir, sultanî zikir ve devamlı zikir ismini vermektedirler. Zatî zikir, insanın bütün zatını, duygularını ve maddi varlığını saran, nefes alıp vermek gibi vücudun tabii hareketi haline gelen zikirdir.
Bütün arifler zikrin kâmil bir mürşidin telkini ile ve onun nezareti altında yapılmasını faydalı görmüşlerdir. Bunun ilk faydası mürşidin dua ve feyiz desteğidir. Mürşidden alınan ders bütün silsiledeki velilerin emaneti olduğundan, ayrı bir feyzi ve tadı vardır. İkinci faydası, kalbin ve çekilen zikrin kontrol altında olmasıdır. Mürşid, kalbin tedavisi için tercih ettiği zikri artırma veya değiştirme zamanını takip eder. Bu arada zikir esnasında karşılaşılan halleri ve vücuttaki değişmeleri kontrol eder, gerekli müdahaleyi yapar.
Kendi başına zikir çekmenin elbette sevabı vardır, fakat ileri safhada şeytanın tuzakları da vardır. Çektiği zikirle nefsini beğenmek, zikirden zevk alıp onu asıl hedef gibi görmek, zikir anında oluşan şeytanî halleri melekten veya Allah’tan zannetmek, zikirle yetinip farz ibadetleri terk etmek gibi tehlikelere düşenler çok olmuştur,
Kâmil ve mükemmil bir mürşide talebe olanlar, manevi terbiye ve tedavide onun talimatlarına uymalıdırlar. Bu kimselerin kendi başına farklı zikir seçmeleri, verilen zikri değiştirmeleri, başka zikirlere heves etmeleri doğru değildir. Çünkü bu davranış kalbi dağıtmakta ve önündeki zikirden soğutmaktadır. Zikrini artırmak veya değiştirmek isteyenler bunu mürşidine danışarak yapmalıdır. Aksi durumda hastalığına kendi başına teşhis koyan, reçete yazan ve tedavi uygulayan hastanın acı akıbetine düşülür.
Kalbin Günlük İlacı: Vird
Vird, günlük vazife demektir. Her gün belli miktar yapılan zikre de vird denir. Bu zikir belli miktar Kur’an okumak, salâvat getirmek ve istiğfar çekmek de olabilir.
Vird kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Vird beş vakit namaz gibi müslümanın hayatına girmelidir. Büyükler, “virdi olmayanın varidi olmaz” demişlerdir. Varid, manevi feyiz ve ilâhi hediyeler demektir. Vird, hak yolcusunun ana sermayesidir. Vird Allah dostlarının sırrı kabul edilmiştir. O sırra ve Allah dostluğuna ulaşmanın yolu virddir.
Vird gafletle de olsa çekilmelidir. Gafletle çekilen zikir, hiç çekmeyip terk etmekten daha hayırlı ve kazançlıdır. Çünkü insan farkında olmasa da vücudu o anda Allah’ın zikri ile meşgul olmaktadır. Vird dersi yirmidört saat içinde yapılabilir, ancak zikrin en faziletli vakti sabah ve akşam vakitleridir. Vird dersi için mekruh bir vakit yoktur. Ancak, virdle meşguliyet farz ibadetleri geciktirmemelidir.
Bütün zamanlar zikir için yaratılmıştır. Allah’u Tealâ kendisini seven müminlerin yüce zatını çokça zikretmesini istiyor ve zikirden ancak münafıkların usanacağını bildiriyor. (Nisa/142)
Yüce Yaratıcı’ya karşı yapacağımız en büyük vazife devamlı zikirdir. Zikir bütün ibadet çeşitlerini içine alan bir ameldir.
Onun belirlenmiş bir sınırı, zamanı ve miktarı yoktur. Çünkü zikredilen zat alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır. O, her an zikredilmeye, sevilmeye ve övülmeye layıktır. Her varlık O’nun karşısında aciz ve O’nu anmaya muhtaçtır. Her şartta ve her an yüce Allah zikredilmelidir. Öyleyse varlık alemine adım attıktan sonra üzerimizden hiç kalkmayacak zikir vazifesinin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Zikir, kulluğun temel esası, tadı ve hedefidir. Zikir kalbin gıdası, ruhun safasıdır. Zikir sevginin ispatı, ilâhi dostluğun aynasıdır. Zikir sevginin ispatıdır. Zikretmeyen kimse sevgilisine yabancı, sevgisinde yalancıdır.
Rasulullah A.S. Efendimiz zikrin yerini ve değerini şöyle ifade eder:
“ Size amellerinizin en hayırlısını, Rabbimiz katında en temiz olanını, derecenizi en çok yükseltenini; altın ve gümüş infak etmekten, düşmanla karşılaşıp onları öldürmenizden veya şehit düşmenizden daha hayırlı olanını haber vereyim mi: Allahu Tealâ’yı zikretmek. ” (Tirmizî, İbn-i Mace, Ahmed, Hakim)
Bir defasında yine Rasulullah s.a.v. Efendimiz’e, “ Hangi cihad, hangi namaz, hangi oruç, hangi zekât, hangi sadaka, hangi hac daha faziletlidir?” diye sorulduğunda, hepsi için şu cevabı vermiştir: “Bunlardan hangisinde Allah’u Tealâ daha fazla zikrediliyorsa, o en faziletlisidir.” (Ahmed, İbn-i Mübarek, Tebaranî)
Ebu Süleyman Dârânî ks. hz.leri zikrin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur: ‘’ Cennete bir ova var, kul Allah’ı zikre başladı mı melekler bu sahaya ağaç dikmeye başlarlar. Bazan meleklerden biri ağaç dikme işine ara verir. Neden duruyorsun? Diye sorulunca, namına ağaç diktiğim şahıs zikre ara verdi, (fütur getirdi) de ondan, diye cevap verirler. ’’
Allah’u Tealâ’yı seven gafil olmaz. Gafil de, Allah’ın dostu olamaz. Zikir gaflet halinden kurtuluştur. Kalbi diri tutma çabasıdır. Bu ibadetin önemini vurgulamak için bütün arifler, bu dersi geçemeyen kimsenin velilik makamına eremeyeceğini belirtmişlerdir.
Avn b. Abdullah ks. hz.leri şöyle buyurmuştur: ‘’ Zikir meclisleri gönüllere şifadır. İnsanlık Allah’ın zikredilmediği bir zamanla yüzyüze gelirse yemin ederim ki toptan mahvolur. Gafil insanlar içinde Allah’ı zikreden bir adam ric’at etmiş bir orduyu tek başına kurtaran bir askere benzer. ‘’
Evs b. Abdullah ks. hz.leri ise; ‘’ Allah’a yemin ederim ki şeytanı kalpten kovacak tek güç “lâ ilâhe illallâh” cümlesidir. ‘’
Evet buradan itibaren sohbetimizi zamanın irşad kutbu Gavs-i Sâni ks. hz.lerinin muhtelif zamanlarda yapmış olduğu sohbetlerden zikirle ilgili bölümleri derlenerek hazırlanmış olan sohbet ve sözlerine deyinip berketlenelim inşaAllah…
Gavs-ı Sâni ks. hz.leri şöyle buyurmuşlardır:
‘’ Kalbin gıdası zikirdir. Günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. Kalbini diriltmek ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah’ın zikrini çok yapmalıdır. Günah işleyenler, kalplerini zayıflatıp şeytanı kuvvetlendirmiş olurlar. Şeytanı kuvvetli olanın dini zayıf olur. Onun için haramlardan uzak durmalıdır. ‘’
‘’ Zikre devam ediniz, virde önem veriniz. Çünkü kalbin tek ilacı zikirdir. Kur’an okumak, salâvat çekmek, hizmet etmek sevaptır; fakat bunlar kalbe ilaç olmaz, nefsin çirkin sıfatlarını değiştirmez. Nefsi ancak zikir terbiye eder.? ‘’
‘’ Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan kalp zayıflar, sonra ölür. Kalp ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur. Haramlar ve işlenen günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. İşlenen günahlar, insanın kalbini zayıflatır; onun düşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir. Bu nedenle, insanın içinde kalp, nefis ve şeytan devamlı mücadele hâlindedir. Rabbü’l-Alemin: ‘ Dikkat edin, uyanık olun; kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur. ‘ buyurmuştur. ’’
’’ Yüce Allah’ı zikre devam ediniz. Zikir çekerken uyanık olunuz. Allah zikrini kalbinizin içine yerleştiriniz. Zikir kalbe yerleşince siz istemeseniz de kalp Yüce Allah’ı zikreder. Midenizi düşünün; o, siz istemesiniz de kendi işini görür. Siz uyurken bile işine devam eder. İçine zikir yerleşen kalp de böyledir. ”
’’ Bir insan yemek yemese aç kalır, halsiz düşer, kalbin gıdası da zikirdir ve çekilmeyince o kalb ölür . Bu yüzden virdinizi aksatmayınız ve bırakmayın, bir yaralı, yarasına ara sıra merhem sürerse, arada bir ilaç alırsa faydası olmayacağı gibi arada bir çekilen Vird de fayda sağlamaz., hem vird çekince o yarayı (kalbi) tedavi etmektir. Ama günah işleyince o yarayı kanatmak olur ki, hiç faydası olmaz. Bu yüzden virdinizi çekin ve günahlardan korunun 4-5 aydan fazla vird çekmeyenlerin virdini 5 bine düşüreceğiz 5 bin çekecek. ‘’
‘’ Vird çok önemlidir virdin yerini hiçbir şey tutmuyor siz kur’an okuyorsunuz yasin okuyorsunuz başka sureler okuyorsunuz ama kalbinize hiçbir fayda sağlamıyor. Kalbiniz ancak vird çekerek temizlenir. Vird çekmezseniz kalbinizdeki pislikler lekeler çoğalıyor hiçbir şeyden feyiz ve tat alamıyorsunuz virdinizi çekiniz. Doktora gidiyorsunuz size ilaç veriyor o ilacı almazsanız hastalığınız geçmiyor manevi hastalıkların ilacı virdtir, zikirdir. ‘’
‘’ Zikirsiz sofi olmuyor zikir çekmeyen sofiden hiçbir şey olmuyor ne yapın ne edin virdinizi çekin . Gafletle vird çekmeyin önce gafletten uyanın gafletle çekilen virdten feyiz alınmaz . Neden feyiz gelmiyor gaflette olduğunuzdan ondan gelmiyor. ‘’
‘’ Vird çok önemlidir. Bu yolun olmazsa olmaz reçetesidir, ilacıdır. Siz hasta olunca doktora gidiyorsunuz doktor muayene edip hastalığınıza göre size bir reçete yazıyor siz iyileşmek için reçetede yazan ilaçları alıp aksatmadan kullanmak zorundasınız. Kullanmazsanız hastalık iyi olmaz daha da kötüleşirsiniz. İlaçları devamlı, muntazam kullanmanız lazımdır.Yoksa arada bir kullanmakla olmaz..olmaz.. ‘’
‘’ Kışın evde soba yakıyorsunuz. Soba yana yana ne olur? Boruları kurumla dolar bir zaman sonra sobayı ne kadar yakarsanız yakın baca çekmez, sizi ısıtmaz. Çünkü borular kurum dolu. Ne yapmamız lazım. Boruları tıkanmadan temizlememiz lazım. Kalpde öyledir. Devamlı temiz olması lazım. Devamlı temizlememiz lazım. Kalbin temizliği de zikirdir. Zikri devamlı yapmamız lazım ki kalbimiz hastalanmasın, daim silinen boru gibi temiz olsun. ‘’
’’ Vird de aksatma olmaz. Arada bir çekmek olmaz , ara vermek olmaz, tesbihatı tamamlamadan bırakmak olmaz…olmaz….olmaz… ‘’
‘’ Kalbi temizlemek lazım. Kalbi temiz tutmak lazım.. Kalbin temizliği zikirle olur..Başka türlü olmaz..olmaz.. ”
‘’ Zikir çekmeyen sofi avamdır. Naksi listesine sadece zikir çeken sofiler yazılır. ‘’
‘’ Nefis nefy isbat ile Müslüman olur. ‘’
’’ Sofiler bize dünya şikayeti ediyorlar. Ama bir sofi gelip zikr ile soru sormuyor. ‘’
’’ Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli çekin, günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikr uzar gider. ”
‘’ Gavs hz.lerine bir sofi gelip ‘Zikrimi çekemiyorum’ deyince mübarek celalleniyor. Mübarek yok hastayım, yok yapamıyorum gibi dertlerin zikre mani olmadığını buyurmuş ve her türlüsünün gafletten meydana geldiğini buyurmuş. İllaki zikri çekmek gerektiğini buyurmuştur. ‘’
‘’ Gavs Sani Hz.leri yine (zikir çekmeyen, rabıta yapmayan kişiyi tanımadıklarını) buyurmuştur. ‘’
’’ Gavs - ı Sânî Hazretleri, Divan’daki görevlilere ve korumalara buyurmuşlar; ‘ Virdinizi çekmezseniz, 100 sene de hizmet etseniz; işe yaramaz. ‘’
” İnsanın kalbi zikre başladı mı daha durmaz, o kişi çarşıya gider alışveriş yapar kalbi Allah der. Bunun sevabını yalnızca Allah bilir. ”
‘’ Hatme, rabıta ve vird bizim yolumuzun esaslarıdır. Bunlardan birini yapan kapımızın önündedir. İkisini yapanın eli elimizdedir. Üçünü yapanın eli cebimizdedir ne isterse alsın. ”
Bir gün bir sofi Gavsı sani Hz. lerine ks. dedi ki; Kurban biz ilerleyemiyoruz, ne kadar zikir yapıyoruz vücudumuz uyanmıyor, gafletteyiz nasıl yapacağız ?
Gavs-ı Sani ks. elini bastonun üzerine koydu ve dedi ki; Sofi
1- Bir insan nazar-ı haram yaparsa, ne kadar zikir yaparsa ona fayda vermez
2- Bir insan, yirmi dört saat dünyayla meşgul olursa, alışveriş, insanlarla oturup kalkarsa, o insanın kalbi ne kadar zikir yaparsa fayda vermez.
3- Bir insanın ailevi huzuru yoksa bu insanda ne kadar zikir yaparsa kalbine fayda vermez.
4- Bir insan günah işlerse bu insan ne kadar zikir yaparsa yapsın fayda yoktur. İnsan bu dört şeyi yaparsa, ne kadar zikir yaparsa yapsın fayda vermez. Terk ederse fayda verir.
Gavs-i Sani (k.s) virdi şöyle anlatmış:
Düşünün sobayı nasıl ki soba yanar sonra sobayı temizlemezseniz ne olur bilir misiniz der sobayı yakmaya kalkarsanız soba tıkanır dumanı geri teper o zaman boğulursunuz zehirlenir ölürsünüz Gavs (k.s) devam ediyor virdi çekmezseniz kalbe Allah’ın nuru gelmez Allah’ın nurunun gelmediği kalp ne olur Allah’ı anmayan kalp olur ve Allah’ın nuru kalbine girmez o zaman kalbe şeytanın vesvesesi girer Allah’ı unutmaya kadar gider, virdinizi çekin gafletsiz diyor sonra Gavs-ı Sani hz. gidin hesap verin görevlilere der.
‘’ Siz hastasınız ve bir doktora gittiniz. Doktor sizin hastalığınıza iyi gelecek bir ilaç tavsiye etti. Bu ilacı alırsanız iyileşeceksiniz. Ancak ilacı almıyorsunuz ve hastalık da geçmiyor. Vird kalbin ilacıdır, eğer gafletsiz çekilirse lezzet alınır ve derdinize derman olur. Vird gaflet ile çekilirse bitmek bilmez.İnsan bir an önce kalkmak ister, sıkıntı basar. Allah dan başka bir şeyi vird esnasında düşünmek gaflettir. Gaflet ise şeytandandır. Bu yolu bitirmek lazımdır ”
Şöyle bir soru soruldu;
‘’ Efendim, biz virdi gafletsiz çekmek istiyoruz ama olmuyor. Cevaben buyurdular ki; Çok çalışmak lazımdır, virde başlandığında bir kerede çekmek gerekir. Vird esnasında sadece Allah’ı düşünmek gerekir. Onun için haramlardan uzak durmalıdır. ‘’
‘’ Gavsımız açıkladı; Şahı, en ulu yüksek, Nakşi gizli, Bend set, yani maneviyattan yapılmış gizli aşılmayan yüce, ulu sed anlamına gelir. Bu sed Allah (cc ) Seddidir.
” Kalb bir şehirse zikir sultandır. ”
” Zikir alıp da çekmeyenler zarar görüyorlar ”
” Zikir çekmeyen Rabıta yapmayanı tanımıyoruz ”
” Vird çekenler bizim öz evladımız gibidirler. ”
” Samimiyet zikirle olur. ”
–Bir gün gavsımıza sofinin biri gitmiş vird kuyruğuna girmiş, virdini sorduktan sonra sormuş;
- Ya Gavsım kalp tasfiyesi nasıl olur?
- ‘’ Amel-i salih yapacaksınız, terk etmeksizin her gün virtlerinizi çekeceksiniz, rabıta yapacaksınız ondan sonra her şey olur ” buyurmuş
Korumanın Zikir Sohbeti
Hani can çıkmayınca huy çıkmaz derler ya…huyunu değiştirmiş çok kişiler geldi bize (görevimiz icabı)
Bize soruyorlar herkesi dinliyoruz. Soruyorlar huy değişir mi? Değişir dedim, değişikliğini gördüm, gerçekten huy değişir. Zikir öyle bir şeydir ki , insanın huyunu değiştirir ,ahlakını değiştirir, sofiliğe yakınlık elde eder, ettirir. Öyle bir şeydir ki insanın imanını güclendirir. İnanın hiç birimiz imanın tam ve ne demek olduğunu bilmiyoruz. Hakiki iman ancak zikirle olur. Gafletsiz zikirle olur. Öyle diyor büyüklerimiz. Ömründe bir kere Allah diyeceksin iki rekat namaz kılacaksın. 1 kere Allah işte o son nefesteki Allah… Bir kere Allah diyeceksin öyle öleceksin iman bu. Onu da elde etmek için hakikaten zikir çekmek lazım. Kalbe daha sağlığındayken o son nefesteki Allah demeyi alıştırmak lazım. Ölüm anında akıl baştan gider, hiç kimsenin aklı başında olmaz. Ölüm anında kalp ne söylüyorsa dil onu söyler. Sağlığında bir insanın çocuğuna çok muhabbeti varsa kalbi de devamlı çocuğunu söyler ve ölüm anında akıl başta olmadığı için kalbi onu söyler.
Aynı şekilde karısına muhabbeti varsa karısını söyler.
Ancak kalp Allah der, dile de Allah der. Akıl başta olsa şahadet getirir telvin getirir ama akıl başta olmayınca kalp ne söylüyorsa dil onu söyler. Bunu da sağlıkta yakalamak lazım. Zikri kalbe alıştırabilmek için gerçekten gafletsiz çekmek lazım. Görevimiz icabı çoğu kimselerden dinliyoruz. Adam sadece hani görevim yerine gelmiş olsun diye oturuyor virde. 15 çeken var 41 çeken var veya 71 bin vird çeken var ama kalp Allah demiyor. Gafletsiz zikri çekmek için, örtüyü başımıza çektik 25 est…dedik, fatihaları bağışladık. Gavsımızı nasıl düşünebiliyorsanız görebiliyorsanız demiyorum. Kimisi camide, ayakta, merkatta… nasıl düşünebiliyorsanız 1-2 dk düşünün buna istimdadi rabıta denir. Sonra tesbihi aldık kalbimizin üstüne koyduk gözümüz kapalı aklımız kalbimizin üzerinde olacak. Gavsımız diyor ki, kalp bir çocuk gibidir kalbe ne öğretirsen o da onu söyler. Yeni dillenen çocuğa nasıl mama, baba demeyi öğretiyorsan kalbe de Allah Allah demeyi öğretmen gerekir. Onun ağzının olduğunu düşüneceksin ve Allah dediğini düşüneceksin Allah demeye zorlayacaksın çok değil 3 ay 5 ay sonra kalbin Allah demeye başlayacaktır. Zikre gayret etmek lazım. İnsan zikir çeke çeke öyle bir duruma geliyor ki attığı adımda Allah aklına geliyor içtiği su da Allah aklına geliyor. Her şeyde Allah’ın rızasını aramaya başlıyorsun işte iman budur. Bu zikirle oluyor. Bu yolda evliya olmak hem çok kolay hem de zor. Bana verilen görevi ben yapayımda nasıl olursa olsun diyorsan zor… çekmiş olmak için çekmeyin. Ben bu görevi layıkıyla yapabileyim, yapacağım diyorsanız ve yapıyorsanız çok kolay evliya olmak Allah’ın rızasına kavuşmak demektir. Bu rızayıda bu yolda ancak gizli zikirde bulursun hakiki zikirde bulursun. Vücut Allah demeye başladımı artık her adımda , yatarken, otururken, dururken, konuşurken, her halde Allah ‘ın razı olup olmadığını düşündürüyor
Allah’ı sürekli düşündüğün zaman, işte evliyalık budur bizim niyetimiz halis olacak niyetimiz gayret olacak niyetimiz rızayı aramak olacak. Gavsımızdan duydum 5 vakit namazı kılıp da imansız olan çok dedi.
Bütün gayretimiz gafletsiz zikri hakikaten çekmeyi arzu eden kardeşlerimizi ateşleyebilir miyim niyetimiz bu yanlış anlaşılmasın. Elbette Allah yardım eder saadatlar verir…
“virdini bir gün çekmese sofi, 90 gün geriye gider. Yani 3 ay geriye gider. Yani 3 ay önceki hali ne ise o hale döner”
Zikre gafletsiz ve ara vermeden devam ederseniz bu zikirden kısa zaman sonra zevk alacaksınız. Sofi 71 bin , 35 bin, çekiyor yetmiyor çünkü zevk alıyor. Zikir şimdi pahalandı. Öyle ucuz değil, eskiden iki ayda artıyordu şimdi 4-5 ay 8 ayda artıyor.
Gavsımız dedi ki;
“ Nefsin 40 tane ayağı var. 2 tane başı vardır. Birisi iki kaşın arasındadır, biri de göbeğindedir. 40 tane ayağı bütün vücudumuzu sarmış. Bunu biz senelerce bu yaşımıza kadar büyükmüşüz. Ayakları bütün vücudumuzu sarmış. Bu nefsin tek terbiyesi zikir ve mürşidi ziyarettir. Yani mürşidin nazarından geçmektir. Bu nefsin başka türlü baş etmesi yok. Gavsımız “zikir çektikçe nefsin ayakları yanar, ayakları yandıkça yavaş yavaş etin içinden ayaklarını çeker bu çekme anında da ağrılar sancılar olur. Hep o ağrı sancı ayakları toplayışıdır” Nefis yavaş yavaş ayaklarını çektikçe kiminin sırtında kiminin boynunda ağrı oluyor. Bunca sene büyütmüşüz şimdi toplatması için uğraşıyoruz. Nefis alt yandaki bütün ayaklarını çekerken göbekte toplar. Zikir çeke çeke en son toplanacağı nokta iki kaşın arasındadır. Makamına dönmüş olur. Allah dostlarından biri hapşuu demiş burnundan düşmüş. Yumul böceği vardır bilir misiniz? Aynı onun gibi yumulur vücutta. Gavsımız dedi ki “artık hükmü kalmaz o safi nefsi mutmainliğe kavuşmuştur” dedi
Gavsımız buyurdu ki “Günlük virdini, rabıtasını, hatmesini hakkıyla yapan evliyadır.”
Bize düşen gafletsiz vird çekmeye gayret etmektir. Aklımız dağılabilir, olabilir, tekrar aklı kalbe yöneltmeye zorlayacağız. Bu zorlama ne kadar? Fazla değil 1 hafta, 1 ay bilemedin 2 ay… Sonra kalp gafletsiz zikre başlar. Virdinizi tamamladınız bitti mi? Hayır. Sabah namazından sonra yatmak isteyen yatsın, yatmıyorsanız oturun kahvaltı yapacaksanız kahvaltıyı beklerken dilinizi damağınıza yapıştırın yine sayı olmasın kalbi zorlayın. Allah dedirtmeye çalışın. Onun içinde her fırsatta dilinizi damağınıza yapıştırın, kalbi zorlayın dil oynamasın. Banyodasın yine zorla, tuvalettesin yine zorla, yatıyorsun yine zorla. Bir müddet sonra kalp zikre geçer.
Konu Adresi: http://www.dervisler.net/zikir-t13245.0.html;msg98173